Çepniler

Tarihte Çepni boyu [değiştir]

Çepni boyu, Üçoklar kolundan (sol kolundan) Oğuz Kağan'ın oğlu Gök Han'ın soyundan geldikleri kabul edilir. Çepniler, Doğu Karadeniz'in Türkleşmesinde önemli bir rol oynamışlardır. Çepniler; 1071'de Anadolu'nun, 1277 yılından itibaren de Sinop'tan Trabzon'a kadar olan Karadeniz Bölgesi'nin fethedilmesinde çok aktif görevler üstlendiler. 1277 yılında Sinop'a saldıran Rum Pontus İmparatorluğu'nun ordusunu bozguna uğrattılar.

"Çepni" kelimesi düşmanla savaşan anlamında kullanılmıştır. Çepni boyunun özelliği "nerde yağu görse orda savaşır" olarak anlatılmaktadır. Onların savaşçı karakterleri, önemlerini günümüze yansıtacak kalıcı ürünler meydana getirmelerini engellemiş. Çepniler'e ait kabileler, değişik tarihlerde farklı cephelerde savaşmışlar ve ordu ile gittikleri bölgelere yerleşmişler. Savaşlarda nüfusları azalmıştır. Belli ve kalıcı bir kültür oluşturamamışlardır. Çepniler; 1071'de Anadolu'nun, 1277 yılından itibaren de Sinop'tan Trabzon'a kadar olan Karadeniz Bölgesi'nin fethedilmesinde çok aktif görevler üstlendiler. 1277 yılında Sinop'a saldıran Rum Pontus İmparatorluğu'nun ordusunu bozguna uğratmışlardır. Doğu Karadeniz bölgesindeki Çepnilerin çoğu sünnileşmiştir.

Çepniler, Oğuz, Türkmen boylarından olup Hacı Bektaş'ın ilk müridlerinden ve Alevi, İslam inancına sahiptirler.

Çepninin Anlamı [değiştir]

"Çepni" kelimesi Anadolu ağızlarında düşmanla savaşan anlamında kullanılmaktadır.

Gyula Nemeth “Çepni” adının Kırgızca “çep”(kalkan) ve Türkçe “çeper” (duvar, çit, parmaklık) kelimeleriyle ilgili olduğunu ileri sürmüştür. Ona göre Çepni adı kök bakımından “koruyucu (birlik)” ve özellikle “sınır koruyucu (birlik)” anlamına gelmektedir. Çepni adındaki “-ni” eki Beçenek-Beçene-beçe adlarında gördüğümüz –ne, -na, -ni, -nu, -nü ekleriyle birleştirilebilir. Aynı eke Çağatayca “tuzni(buzağı)” kelimesinde de raslanmaktadır.

Sultanşah Ataniyazov, Şecere adlı eserinde Kaşgarlı, Reşideddin, Yazıcıoğlu ve Ebülgazi’den, bizim de yukarıya aldığımız bilgileri aktardıktan ve bunlara Salar Baba’nın görüşlerini ekledikten sonra Çepni kelimesinin etimolojisi üzerinde durur ve bilim adamlarının güzel fikirlerini inkar etmediğini, ama, Çepni adını eski Türk sözü olan ve “küçük grup”, “sürü” anlamındaki “çep”, “çöp”sözünden türediğini de bilmemiz gerektiğini söyler. Daha sonra Çepnilerin tarihi hakkında kısaca bilgi vererek, Selçukluların döneminde (11. yy.) Çepnilerin büyük bir bölümünün İran’a, Türkiye’ye, Kafkasya’ya ve Irak’a geçtiklerini Türkmenistan’da Alili, Ata Göklen, Hatap ve Hıdırilli boylarıyla Çepbe, Burgazların Çepbece diyen aşiretlerinin kadim Çepnilerle aynı kökten gelmelerinin mümkün olduğunu belirtir.

Yazılı Kaynaklarda Çepniler [değiştir]

Çepni isminin yer aldığı ilk yazılı metin, ilk Türk bilgini olan Kaşgarlı Mahmud'un 1070 yılında kaleme aldığı Divanü Lügati't-Türk isimli eserdir. Kaşgarlı Mahmud, Oğuz boyları hakkında da bilgi verirken, Oğuzların yirmi iki bölük olduğunu, her bölüğün ayrı bir belgesi ve hayvanlarına vurulan bir alameti olduğu belirttikten sonra birinci boy olan Kınık’tan başlayarak tek tek bütün bölükleri tanıtır. Çepni boyu Kaşgarlı’nın yirmi iki bölüğe ayırdığı Oğuzların yirmi birincisidir.

Çepni adının geçtiği ikinci yazılı kaynak 14. yüzyıla aittir. Reşideddin Fazlullah’ın 1310 tarihinde yazdığı Câmi’üt Tevârih’in ikinci cildinde Târih-i Oğuzân ve Türkân (Oğuzların ve Türklerin Tarihi) adıyla Oğuz Destanı nakledilir. Bu destanda, Oğuz’un daha yaşarken Boz Oklar ve Üç Oklar diye ikiye ayırdığı altı oğlundan yirmi dört torunu olduğunu, Oğuz’un vefatından sonra onun yerine Kül Han geçtiği, Oğuz’un çok değer verdiği bilge bir kişi olan Irkıl Hoca’nın, devletin devamlılığının sağlanması, ileride herhangi bir kargaşaya meydan verilmemesi için bu yirmi dört oğula birer lakap ve birer ongun ve hayvanlarına vurmaları için de birer damga tespit edilmesinin gerekli olduğu Kün Han’a söylediği, onun da bu fikri kabul ederek bu işi yapmak üzere Irkıl Hoca’yı görevlendirdiği, Irkıl Hoca’nın da yirmi dört evladın her birine birer lakap, birer damga ve biere ongun tespit ettiği anlatılr.

Bu kaynağa göre Çepni, Üç Oklar’ın en büyüğü olan Kök Han’ın dördüncü oğludur. İlk kez bu eserde Çepni’nin manası üzerinde durulmuş ve Çepni, ”Nerede düşman görse durmayıp savaşan” (Kandaki yağı göre, derhal savaşır ve çarpar. Bahadır) şeklinde tanıtılmıştır. Ongununun ”Sunkur: Umay”, Ülüşünün (şölendeki et payı), Sol karı yağrın, sol yanbaş olduğu belirtilmiş ve damgası verilmiştir.

14. yüzyılda Çepni adı, Ebû Hayyan’ın,Kitabul-İdrak li-Lisanil Etrak adlı eserinde “Çepni-kabîletün minnet-Türk” şeklinde geçer. Eserde, Türk boylarından sadece Kınıklarla Çepnilerden söz edilmektedir. Bu bilgi 14. yüzyılda Çepnilerin sadece Anadolu’da değil, Mısır’da bile tanındığı göstermesi bakımından çok önemlidir.

15. yüzyılda Yazıcıoğlu Ali, Reşideddin’den bazı değişiklikler yaparak Türkçe’ye çevirdiği ve “Tarih-i Âli Selçuk”adlı eserinin baş tarafına aldığı Oğuzname’de Çepniler hakkında bilgi verir. Bu eserde Çepninin damgası diğerlerinden farklıdır.

Tarihlere ”tarihi yapan ve yazan han”olarak geçen Ebugazi Bahadır Han’ın 1660 ta tamamladığı Şecere-i Terakime de, tıpkı bundan önce sözünü ettiğimiz Reşideddin’in Farsça Oğuznamesi gibi Oğuz Kaan Destanı’nın bir başka şekli yani Türkmen rivayetidir. Ebülgazi Bahadır Han, bu eseri yazarken hem Reşideddin’den faydalanmış, hem de canlı Türkmen rivayetlerini toplamıştır. Bu yönüyne müstesna bir yere sahip olan eser Oğuzname’nin Türkmen rivayeti, bir başka değişle Çağataycasıdır.

Eserin “Oğuz Han’ın Torunlarının Adlarının Manası ve Damgalan ve Kuşların Zikri” adlı bölümünde Oğuz’un yirmi dört torununun adları, adların anlamları, damgaları ve kuşları belirtilmiştir. Bu kaynakta Çepni Oğuz’un on altıncı torunu olarak gösterilmiş, Çepni'nin anlamının “cesur”, kuşunun “devlet kuşu” (hümay) olduğu belirtildikten sonra damgasının şekli verilmiştir.

17. yüzyılda Katip Çelebi, Cihannûma adlı coğrafya kitabında Çepnilerden söz ederken dillerinin Türkçe-Farsça karışık bir şey olduğunu söyler.

Kafesoğlu da “Eski Türk boylarının adları boyun siyasi ve sosyal hususiyetlerini meydana koymaktadır” dedikten sonra Çepni’yi askeri teşkilat ve unvanlarla ilgili olan Çor, Yula, Kapan, Külbey, Yabuka, Yeney, Taryan, İğdir, Buka, Tarduş vb. isimlerle birlikte bu gruba dahil etmekte ve Çepni adının askeri ve siyasi özellik taşıdığını belirtmektedir.

Geybullaev de Azerbaycan’ın Şamaha bölgesinde Çepni kelimesiyla bağlantılı 17 yer adı bulunduğu bildiriyor. Bunlardan Çepli, Cabani, Çapni şeklinde olanlar Zangezur ve Kuba bölgelerindedir. Kazak şehrinin Daşsalahlı Bölgesinde Çepli adlı bir yer bulunmaktadır.

Balkanlar'da Çepniler [değiştir]

Osmanlı devleti kurulmadan önce Sarı Saltuk ve İzzeddin Keykavusla birlikte Deliorman ve Dobruca bölgelerine geçen Türkmenler Çepni boyundandır. Deliorman ve Dobrucadaki bu Çepniler hem yerel Kıpçak ve Peçenek halklarıyla hem de daha sonra gelen diğer Türkmen boylarıyla karışmışlar ve Çepnililik bilincini yitirmişlerdir. Birçoğu'da Batı Anadolu'ya geri göçerek bugünkü Batı Anadolu Çepnilerini oluşturmuştur.

Romanya ve Moldovadaki İzzeddin Keykavus taraftarı bir grup Çepni ise Hristiyanlığa geçmiştir. Keykavustan dolayı bu Çepnilere Gagavuz dendiği ileri sürülür.

Kurtuluş Savaşı [değiştir]

Çepnilerin yiğit savaşcılardan meydana geldiğine örnek olarak Atatürk'ün 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkmasından sonra kendisini Topal Osman ve arkadaşlarını muhafız olarak seçmesi en yakın örnektir. Atatürk'ün o dönemde kendisini Çepnilere emanet etmesi Çepniler için büyük bir şeref kaynağdır.

Giresun'lu Çepnilerden oluşan muhafız kıtası TBMM deki bugünkü muhafız bölüğünün de temelini oluşturur. Sivas kongresinden sonra Atatürk'e karşı muhalefet artınca Kazım Karabekir Topal Osman ve arkadaşlarından oluşan Muhafız kıtasının sayısının artırılmasını ve Atatürk'e karşı olan muhalefetin bastırılmasını emretmiştir.

Günümüz [değiştir]

Giresun ili ve yöresi Vilayet-i Çepni olarak tarihte anılmaktadır. Ordu, Mesudiye, Gürgentepe, Canik,Giresun,Koyulhisar,Şalpazarı,Koyulhisardan Trabzon Merkeze kadar olan bölgede yoğun olarak Çepni boyları yaşamıştır.

Günümüzde de özellikle Rize, Trabzon,Samsun,Sinop, Giresun ve Ordu gibi Karadeniz illerine yerleşiktirler ve Bu bölgedeki çepniler Sünnileşmişlerdir. Bugün bile Rize ve Trabzon'da Çebi soyadı ile anılan kalabalık sülaleler Çepni Oğuzları olduğu ileri sürülür. Öte yandan; Gümüşhane, Giresun, Dereli, Espiye, Görele başta olmak üzere bir çok yüksek köyde Alevi Islam inancına bağlı çepniler yaşamaya devam etmektedir.

Çepniler ayrıca; Ege bölgesinde Manisa, İzmir; Marmara'da Balıkesir'de yaşarlar. Ayrıca Gaziantep'te de Çepni köyleri vardır. Balıkesir, İzmir, Manisa ve Gaziantep çepnilerinin tamamı alevidir.

Orta Anadolu'da Amasya, Çorum, Tokat gibi bölgelerde de alevi çepni grupları vardır.

Comments